Bilenler bilir ben bir kahve aşığıyımdır, bu nedenle kahve ile ilgili farklı şeyleri okur öğrenmeye çalışırım. Türkiye’de yaşamama rağmen üniversitenin son sınıfında kahve içmeye başladım, sevgili kocacığım da tam bir çay aşığı. Sırf onun için de çay hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışırım. Neyse konumuz kahve olduğundan çay ile kahve üstündeki ilgiliyi dağıtmayalım.
Pazar günü Osmanlı’da kahve hakkında yeni şeyler öğrendim; bu nedenle sizinle paylaşmak istedim.
· Makbul olan kahve fincanı altı geniş olup ağız kısmı dar olandır; geniş olmasının sebebi de sıcaklığı muhafaza etmesi, darlığının da sebebi köpüğü dağıtmasın diye.
· Uzun yıllar kahve porselenleri Fransa ve Almanya’dan ithal edilmiş, hatta Almanya’nın savaş sonrasında toparlanmasında Osmanlı’ya ihraç ettiği porselenlerin etkisinin büyük olduğundan bahsediliyor.
· Osmanlı’da her fincanın rengi, deseni, fincan şekli dönemleri yansıtmaktadır. İlk fincanların rengi pembe ve turkuaz (yabancı dillerin çoğunda bu renk türk mavisi olarak da adlandırılmakta )idir. Osmanlının kuruluş renklerini simgeler. Kanuni döneminde – yükseliş dönemi - mercan kırmızı ve Kanuni’nin rengi olan lacivert olur. Osmanlı’nın çöküşünde ise kahve fincanının rengi sarı olur.
· Batılılaşma hareketleri ile birlikte lale motfileri, çini motifleri, şiirler, tuğralar fincanların üzerinde yer almaya başlamıştır.
· Fincanın kulbu hem sağ hem sol elle içilebilecek ergonomide tasarlanmıştır.
· Şeker Osmanlı döneminde yoktur; Cumhuriyet öncesinde ülkemiz sınırlarına girmiştir. Bu nedenle kahve Osmanlıda her daim sade yapılmıştır, ancak yanına mutlaka lokum ikram edilmiştir. Lokumun asıl maksadı da tatlı yenilsin tatlı konuşulsun, kahve tatlansın diye değil. Ama zamanla bu amaca da hizmet etmiştir.
· Kahve Osmanlıda her zaman ikili ikili ikram edilmiş, 3 kişi gelse bile mutlaka yanına bir fincan kahve daha eklenmiş.
· Yanında su ikram edilmesinin asıl sebebi de gelen misafir aç ise önce su içer.
· Osmanlı fincanları Topkapı’da sergilenmekte olup, Cumhuriyet dönem fincanları da Dolmabahçe’de halen daha kullanılmaktadır. Cumhurbaşkanı Atatürk için yapılan kahve fincanlarında kahve içmekte, gelen diğer protokole başka fincanlarla kahve ikram edilmekte.
· Herkes bilir kahve soğuk su ile közde pişer; kömür közlenince ortası yarılır ve badem kabukları konulur; badem kabuklarına içi kalaylanmış bakır cezve sürülür ve yavaş yavaş kahve pişer.
· Kahve üç aşamada fincana dökülür; önce kahve biraz dökülür sonra tekrar köze köpüğü için sürülür; ikinci aşamada köpük fincana dökülür; sonra tekrar köze sürülür, üçüncü aşamada da kahvenin telvesi fincana dahil olur.
Son olarak kahve falı; islamda gıybet başka bir deyişle dedikodu günah, bu nedenle haremdeki kadınlar birbiri ile ilgili gıybet yapamaz, yaparlarsa da ceza alırlarmış. Gıybet yapamadıklarından dolayı birbirlerine kahve falı bakmak vesilesiyle haklarında dedikodu yaparlarmış; adı kahve falı ya bi nevi gıybete girmiyor kendilerince. Ama olsun kahve içilir, sonrasında da fala bakılır.
Bu kadar kahve sohbetine sade bir türk kahvesi içilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder