İyi bir dost, iyi bir eş, iyi bir kardeş, iyi bir evlat, iyi bir eleman ne pahasına olursa olsun dürüst olup her şeyi açıkça söyler mi? Söylemeli mi? Mesela olayın ayrıntılarını, fikirlerini, karşındakinin göremediklerini… Söylenenler kırsa da, kızdırsa da, üzse de dürüst mü davranmalı yoksa olmamış gibi, her şey yolundaymış gibi susmak mı en doğrusu? Seni hangisi iyi insan yapar? İyi diyorum çok sübjektif olsa da, çünkü iyi dediğin şey toplumda kabul görmüş olandır, o da toplumda yer edinmemizi kolaylaştırır.
Hangi çizgiye kadar dürüst oyunu oynayıp hangi çizgiden sonrası susup yalan söylemek – ki bir şey söylememeyi de yalan sayıyorum- gerekiyor? İşte ben bu çizgilerde biraz bocalıyorum.
Uzun süre dürüsttüm ancak çok az insan bunu kaldırabildi; şimdi herkes ‘ne söylediğin değil nasıl söylediğin önemli’ mottosuna geçecek biliyorum; ama emin olun her şekilde denedim ama dürüstlüğün Türk insanının kaldıracağı bir şey olmadığına kanaat ettim.
Herkes ‘dürüstlük benim için çok önemli’ diyor; amenna önemli, ama en ufak dürüstlükte, açık sözlükte ister istemez kalbimizin dip köşesinde bir şey kırılıp parçalanıyor. Bunu ben de yaşıyorum, sırf bunları yazdığım için aşmış sayılmam… Ama içinde bulunduğum sosyal yapılar; aile; iş; arkadaşlıklar beni daha az dürüst bir insan haline getirdi. İnsanların bilmek istediği, kaldırabileceği kadarını söylüyorum, çünkü fazlası gerçekten fazla ; e o zaman dürüstlük hani nerde kaldı?
Küçükken her şeyi anlatma, sen ne anlarsın, fikrini söyleme, bazı şeyleri içinde sakla diye yetiştirildik; neden? Çünkü toplum çok konuşanı, her şey hakkında fikir sahibi olanı sevmez… Susmayı, fikir beyan etmemeyi öven atasözlerimiz var bizim, fikirlerini açıkça söyleyen aydınlarımız öldü bizim. Toplumda kabul edilmek için nabza göre şerbet vermeyi öğrendik biz.
O yüzden ‘dürüstlük’ Türk toplumuna uygun değil; çünkü dürüstlük karşısında biz nasıl davranacağımızı bilmiyoruz. He şöyle bir iki yüzlülük var; dürüstlük sebebiyle karşıdakinin duymaktan hoşlanacağı şeyleri söylüyorsak, sonuna kadar devam dinler, egosu okşanır ama ne zaman iş sevmediği şeyleri duymaya geçer işte orda dur, ileri gitme.
İşte bu yüzden, biri bize dürüst olduğu için kırılıyorsak, üzülüyorsak, cephe alıyorsak, ön yargı oluşturuyorsak, ötekileştiriyorsak dürüstlük bize göre değil. O zaman dürüstlüğü kaldıramayacaksak dürüstlük beklemeyelim, yalanla, riya ile yaşamaya devam.
Batı diyesim geliyor ama doğru bir tanımlama olmadığını da biliyorum; şöyle diyeyim; diğer toplumlarda çocuklar küçükten itibaren fikirlerini söyleme konusunda rahat yetiştiriliyor böyle olduğundan karşı tarafın dürüst davranması da adamları rahatsız etmiyor; çünkü bu bir fact / gerçeklik / somut fikir, be başkasının fikri… Alman barda kıza çıkma teklif ediyor, kız hayır, tipim değilsin diyor, adam yıkılmıyor, çünkü o kızın fikri bu, başka bir kızın daha iyidir, o da bunu biliyor. İşte bu kadar basit.
Toplumda kendimizi bu anlamda geliştirmekte zorlansak da hepinizi içinizdeki ‘dürüstlüğü’ düşünmeye davet ediyorum… Dürüst olabilmek için J